Suriye, tam 61 yıldır Baas rejiminin baskısı ve istihbarat mekanizmasının kıskacında acı dolu bir tarih yaşadı. 1982 Hama Katliamı, ülke halkının üzerindeki korku duvarlarını daha da yükseltirken, 2011’de Arap Baharı’nın bölgedeki estirdiği özgürlük rüzgârı, Suriyeliler için bir umut ışığı oldu.
ncak bu umut, çok ağır bir bedelle ödendi.
Özgürlük arayışıyla sokaklara dökülen gençler, kısa sürede rejimin sert müdahalesiyle karşılaştı. Ardından gelen iç savaş, şehirlerin bombalanmasına,kimyasal silahların kullanılmasına ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine yol açtı. Bugün, savaşın etkisiyle 6,7 milyon Suriyeli ülke içinde yerinden edilirken, 6,7 milyon Suriyeli de ülkesini terk ederek mülteci durumuna düştü.
Şam’ın Düşüşü ve Yeni Bir Başlangıç
Tüm bu yıkımın ardından, 2024 Aralık ayında Şam’ın rejim kontrolünden çıkması,Suriye’nin kaderini değiştiren bir dönüm noktası oldu. Ancak bu özgürlük, ağır bir mirasla birlikte geldi. Boşaltılmış bir devlet hazinesi, tahrip olmuş altyapı, çökmüş bir ekonomi ve elektrik kesintileriyle mücadele eden bir halk… Daha da önemlisi, ülkenin en stratejik enerji kaynağı olan petrol bölgeleri,şu anda SDG’nin kontrolünde.
İçerde istikrar mücadelesi sürerken, dış aktörler de bu boşluktan faydalanmaya çalışıyor. İsrail, Suriye’nin içinde bulunduğu güçsüzlükten yararlanarak Hermon, Golan ve Dera bölgelerine ilerliyor. Bu durum,yalnızca Suriye için değil, bölge dengeleri açısından da büyük bir tehdit oluşturuyor.
Diplomasi ve Yeniden İnşa Süreci
Her ne kadar Suriye, büyük bir yıkımın ardından yeni bir başlangıca adım atmış olsa da, güçlü bir devlet inşası için diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi kritik bir öneme sahip.
ürkiye ve Körfez ülkelerinin desteğiyle Suriye, dünya devletlerini Şam’da ağırlamaya başladı. Büyük güçler, elçiliklerini yeniden açma yolunda adımlar atarken, Ahmet Şara liderliğindeki yönetim, iç ve dış politikada dengeli bir duruş sergileyerek uluslararası kamuoyuna olumlu mesajlar veriyor.
Bununla birlikte, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Türkiye başta olmak üzere farklı ülkelerin tecrübelerinden faydalanması kaçınılmaz. Ancak bu süreçte en büyük risk,Suriye’yi bir sömürge mantığıyla ele almak isteyen dış aktörlerin etkisinde kalmak.
ost ülkelerin, Suriye’yi böyle bir tehlikeden koruması ve desteklerini bu doğrultuda şekillendirmesi gerekiyor.
Ahmet Şara’nın Kahire’ye davet edilmesi ve Arap Birliği toplantısına katılması,Suriye’nin uluslararası platformda yeniden kabul görmesi adına önemli bir gelişme.
Ancak İsrail’in saldırgan politikalarına karşı,tüm İslam ülkelerinin ve demokrasi yanlısı devletlerin ortak bir tavır sergilemesi büyük bir gereklilik.
Tek Çatı Altında Birleşme Zorunluluğu
Suriye’nin geleceği, yalnızca diplomatik açılımlarla değil, aynı zamanda ülke içindeki farklı grupların ortak bir çatı altında birleşmesiyle şekillenecek. El Cezire bölgesindeki SDG varlığı, ülkenin tam bağımsızlığı önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Suriye yönetimi, dış diplomasiyi harekete geçirerek, ülkenin tek bir devlet çatısı altında yeniden birleşmesini sağlamalı.
Bugün, Suriye halkı ağır bedeller ödeyerek bir dönemi geride bıraktı. Ancak önümüzdeki süreç, en az geride kalan yıllar kadar zorlu olacak. Eğer Suriye, birlik içinde hareket eder ve dost ülkelerle sağlam ilişkiler kurarsa, kısa sürede güçlü bir devlet yapısına kavuşabilir. Ancak aksi takdirde, iç karışıklıklar ve dış müdahaleler ülkeyi yeni bir kaosa sürükleyebilir.
Gelecek, Suriye halkının iradesine ve uluslararası aktörlerin bu süreci nasıl yönlendireceğine bağlı…
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.